İnci pastanesi , AKM , Beyoğlu sineması..Bu örnekleri çoğaltmak gayet mümkün..
Konuya daha farklı bir açıdan yaklaşmayı deneyeceğim..Hani çok sevdiğiniz bir şarkıyı defalarca dinleseniz bile bıkmazsınız.Bıkmamanızdaki neden, şarkının melodileri değildir aslında!.Şarkıyla beraber zaman tünelinizde yaşadıklarınız ve hatırladığınız insanlar..Yeni çıkan bir çok şarkının herkesin hemen favorisi olamamasındaki neden de budur işte..
Verdiğim örnekleri binalar-mimarlık ve yıkım üçlüsüne bağlayacak olursak , yıkımı gerçekleştirilmek istenilen bir yapının yıkılmadan önce minik bir oylama ile halka sorulması gerekiyor bence.Çünkü örneğin eşinizle henüz evlenmeden önce ilk tanışma mekanınızın yada babanız ölmeden önce onla beraber gittiğiniz son mekanın yıkılması size neler hissettirir?
Evet biraz ağır örnekler oldu.Ama gerçekler böyle..İnsanlar , bazı bakış açılarına göre kısacık yaşamlarını , en güzel anlarını ve unutulmayacak öykülerini ”binalarda yaşar” her zaman..
Beyoğlu sineması , İnci pastanesi vs. hikaye aslında.İnsanların karşı durmasındaki ve yıkılması konusunda bu kadar ses getirmesindeki en büyük neden elbetteki o mekanlarda yaşadıklarıdır.İnsan bir çok şeyi unutur ama anılarını asla..
Bir mimar projesini kullanıcıların sosyo-politik seviyesi , kültür düzeyi , yaşam biçimleri ve inanışlarına göre biçimlendirmeli her zaman..Aksi takdirde tasarladığı yapı ne denli estetik olursa olsun , hatta ne denli fonksiyonel olursa olsun sürekli kullanıcı değiştirecektir..
Ancak bahsettiğim konular yalnızca duygusal odaklı yıkımdan ibaret..İşin bir de siyasi kale / sembol öğesi olan yapıların yıkılmasına karşı direnişler de var(bkz;AKM)..Ben işin siyasi boyutuna girmeyeceğim..O kısımlar sizin takdirinize ve tasarrufunuza kalmış..