Cumhuriyet’ten Ceren Kumbasar’ın : ”yabancı mimar olsun 3 cent fazla olsun” başlıklı 27 Aralık tarihli yazısını mutlaka okumalısınız.Belki okuyanlarınız vardır ama yazının özetinde sanat için güven kavramının ne derece önemli olduğu anlatılıyor.Mimarlık mesleğine dair Dünya çapında bir mimar yetiştiremememizin sebebini irdeleyen bir yazı da diyebiliriz.
Lafı uzatmadan yazıdan bir kaç cümleyi sunalım.
Ülke ekonomisinin bel kemiği olan gayrimenkul sektöründe, neden heykel gibi konumlandırılabilecek önemli bir yapıyı yabancı bir mimarlık ofisi yapıyor sorusunun cevabı merak konusu. Peki nedir Türk mimarlarda aranan ve belli ki ısrarla bulunamayan veya bulunmamaya çalışılan şey? Türkiye’de mimarlıkla ilgili iki temel sorun var. Birincisi hemen her konuda olduğu gibi mimarlıkta da yabancılar söz konusu olunca onlara koşulsuz teslim ve hayran olmamız, dolayısıyla da Türkiyeli mimarlara güven duymamamız. İkincisi de eli proje tutan her mimarlık fakültesi mezununu mimar sanmamız, mimarlıkla sanat arasındaki o ince çizgiyi görmemek için sektörel ve hatta toplumsal olarak direnmemiz.
Mimarlıkla sanat arasındaki organik bağ ancak nitelikli yapılar geliştirilirken ortaya çıkabiliyor. Gerçekten sanatçı duruşlu bir mimarın her eserinde o bağ fark edilmekle beraber, bazı mimarların da ilkokul seviyesini henüz aştığını düşünebilecek kadar düz ve sıradan yapılarla karşılaşabiliyoruz. Hani mimarlık sanat değil ya, sanat dallarından olduğuna emin olduğumuz müziği örnek alalım. Mesela, gitarıyla ses bile çıkaramayan sadece 1 kez dinlemeye tahammül edebileceğiniz besteleri olan bir besteci düşünelim. Ona sanatçı diyebilir miyiz? Bence diyemeyiz. Daha doğrusu dememeliyiz. İşte bu örnekte olduğu gibi, bir mimarlık fakültesinden mezun olup bir projeyi hayata geçirmiş her diplomalıya da mimar denmemeli bana sorarsanız.
Devamını okumak için ziyaret edebilirsiniz.