Bildiğiniz üzere karınca yuvaları gibi , araziler üzerine rastgele serpiştirilmiş binalar izlenimi yaratan TOKİ evleri, ülkemizde adından sıkça bahsettiren popüler girişimlerden birisidir.Mimari anlamda vasat sayılabilecek derecede estetik yoksunu , sürdürülebilirlik açısından en ufak heyecan vaad etmeyen projelere çok alıştık.Toki’den geleneksel yorumu ‘kültür – tarih – yerellik’ anlamında kullanarak yeni projelerini bu kriterlere göre şekillendireceklerini duymak kulağa fena gelmiyor..Ancak projelerin sırf geçmişi yansıtmak adına kısır bir döngüde çevrilebilecek olması da işin korkutucu bir boyutu..Hatta daha da ileri giderek , mimarlığın önceden belirlenmiş ilkelere göre şekillendirildiği yapıların ne derece başarılı olabileceği tartışılır demekten kendimi alamıyorum..
TOKİ başkanının açıklamalarından kısa kısa notları da yeri gelmişken paylaşalım..
- ”TOKİ, 2013 yılını yeni değişen imajıyla karşılayacak. Konutlarda, 2013 yılı itibarıyla artık özellikle ön cephelerde farklılık görmeye başlayacaksınız.”
- ”Kültürel bir yapılaşma çerçevesinde yeni imalat yapıldığında ise yükseklik olarak onları aşmamanız, onlardan aykırı bir yapılaşmaya gitmemeniz gerekiyor. Bundan sonra buna dikkat edeceğiz. Bu konuda mimarlar odası olsun, şehir plancıları olsun, bu kuruluşlardan bilgilerini, katkılarını, yardımlarını, eleştirilerini bekliyoruz. Bunları hep beraber değerlendirebiliriz.”
- “Sadece TOKİ değil, hepimiz kendimizi sürekli yenilemek, geliştirmek, fikirlerimizi eleştirilere daha açık hale getirmek durumundayız. TOKİ olarak elimizden geleni yapmaya gayret ediyoruz.”
- “Halkımızın her türlü eleştirisine, talebine her zaman açığız. Gerekirse bir şekilde halkımızın istekleriyle bireysel olarak da ilgilenmeye her zaman açığız.”
- ”Newyork, Hong Kong gibi büyükşehirlerde, metropollerde bütün binalar yüksek. Konu sadece yükseklik, tekdüzelik değil, o bölgede olması gereken dizayn neyi gerektiriyorsa onu yapmaktır. Yani kültürel bir çevrede konut üretimi yapıyorsanız, onları baskılamayacak şekilde, fazla yüksek olmayan, bölgesel şehircilik anlayışı çerçevesinde çalışmalar yürütülür. Deprem bölgesiyse sadece görsel olarak değil, zemine de bakarak buradaki konutların yüksekliğini ya da alçaklığını tayin etmeniz gerekiyor. Mesela ‘birinci derece deprem bölgesi, konutların hepsi üç, beş katlı olsun.’ Böyle bir şey de yok. Örneğin toprak olan kısımda ayrı, kayalık kısımda ayrı yükseklikte bina yapılması gerekir. Kayalık kısımda hızlı titreşim olur, bu durumda yüksek katlı binaya bir şey olmaz, alçak katlı bina yıkılır. Ancak gevşek zeminde sıvılaşma olacağından ve yavaş salınım gerçekleşeceğinden, oralarda da yüksek katlı bina yapmamak gerekir. Bunu genel anlama taşıdığımız zaman ovalık bölgelerde alçak, daha kayalık bölgeler ve yamaçlarda yüksek katlı binalar yapılmasının daha uygun olacağı kanaatindeyim.”
Peki 2012 yılının bu son günlerinde , yeni yıldaki hedeflerini anlatan Toki başkanı Ahmet Haluk Karabel kendisi de (İTÜ) mimar olmasına rağmen bu tarz bir açıklama yapmasını yakışıksız buluyorum..Mimarlık bir sinema filmine karakteristik olarak benzeyebilir evet..Ancak bir senaryosu olmamalı(en azından tasarım aşamasında)..Bunui özgün ve adından gelecekte de söz ettirebilecek yapılar görebilmek için söylüyorum..
Tasarımda, kısıtlayıcı olabilecek ufacık bir faktör ; projeyi en fazla, belirli bir bölgenin en iyisi yapar..Oysa kısıtlayıcı faktörlerden arınık bir çalışma , üretildiği ülkenin sınırlarını aşarak Dünya çapında bir proje olup adından sıkça söz ettirecektir..Ülkemizde tamamen özgürlükçü bir yaklaşımla tasarlanılacak herhangi bir şehir / bölge olduğunu düşünmüyorum..
Sizin düşünceleriniz neler peki?TOKİ’nin ürettiği binaları başarılı buluyor musunuz?