Fransa’nın kuzeyinde, şiddetli gelgit ve rüzgarların vurduğu, 700’lü yıllardan kalan Mont-St.Michel Manastırı, üzerinde kurulu olduğu adacığın zirvesinde görkemli bir görüntüye sahip.
UNESCO’nun Dünya Mirasları Listesi’nde yer alan, Britanya sınırında yükselen, Normandiya’nın simgesi Mont-St.Michel Manastır’ı, granit bir mücevher gibi, oya kadar ince narin çan kuleleriyle bin yıldan fazla bir süredir Hristiyanlar için de kutsal hac yeri sayilmakta…
8.yüzyilda Keltlerin cenazelerini gömdügü ormanlik basit bir adacık olan Mont-St.Michel’in yapımına 709 yılında başlanmış ve zaman içinde manastir binalarıyla kaplanmış .
Göğe yükselen Gotik üç katlı başyapıtın en tepesinde keşişlerin inzivaya çekildiği muhteşem mermer işçiliğiyle yapılmış hücreler, yemekhane ve manastır kilisesi yer alıyor.
İkinci kat başrahip, soylu konuklar ve şövalyeler için ayrılmış. Alt kattaki yardım bölümünde ise aciz hacıların dertlerine derman bulunuyormuş.
Normandiya ile Britanya sınırında yeralan manastır kendisini çevreleyen koyun içerisinde meydana gelen gelgitler sırasında 14 metre alçalırken, deniz de manastırdan 15 km uzaklaşıyor.
Fransa’nın başka hiçbir yerinde bu denli büyüleyici gerçekleşmeyen gelgiti deneyimlemek isteyen turistlere manastırın papazları rehberliğinde bu küçük adacıktan karşı kıyıya sürekli olarak düzenlenen turlar mevcut.
Fransız Devrimi sırasında el koyulan manastır binaları hapisaneye dönüştürülmüş. Victor Hugo’nun başını çektigi kitlesel bir protesto kampanyasi sonucu 1874 yılında tarihi bir anıt olarak ilan edilen şehrin nüfusu 50’si din adamı olmak üzere 80 kişiden oluşuyor.