Bu gerçekten üzerinde çok düşünülmesi gereken bir konu ve mimarlık mesleğini halen sanat olarak görenler için yer yer isyan edilesi durumlara sürüklediği de doğrudur aslında.
Bizler projeler içerisinde boğulup gideriz çoğu zaman.Hep yeni işler kovalamak , hep daha fazla paralar kazanmak için uğraşıp didiniriz.Bu hayatın daha doğrusu iş hayatının vazgeçilmez de bir gerçeğidir bunu kimsenin inkar ettiği filan da yok.Ancak demek istediğim ”sürümden kazanmak” üzerine mimarlık mesleğinin etiğine halel getiren bazı meslektaşlarımı kastederek yazdığım da doğru.
Maksadım kimseyi eleştirmek , kimsenin sırtından prim kazanmak filan da değil.Sadece sesli düşünmeye çalışıyorum.
Piyasaya oynamaktan kasteddiğim şey elbetteki ucuz fiyatlara ucuz işler ve çok işler üreten ofislerin varlığı.
Senede 5 işe imza atıp 5000 metrekare kapatan mimarlık ofisleri de aynı parayı kazanıyor , 25000 metrekare alanı kapatıp toptan projecilik yapanlar da.Demek istediğim nokta işte tam da bu.Hem efor kaybı , hem kalifiye işlerde azalma yaşanıyor.Proje bedelinde %70’lere varan fiyat kırımı ile projecilik yapan ofislerin esasında sektörün kuyusunu kazdıklarından ve adlarını ”ucuzcu mimar” olarak lanse ettirdiklerinden haberleri olmasa gerek!
Bazen bir kentin silüetinde gerçekten dikkat çeken ve öne çıkan yapılara şahit oluyoruz.Bu kimi açıdan güzel kimi açıdan da gerçek manada elle tutulur yanı olmayan bir yapı ya da avm olabiliyor.İşte tam da bu noktada kente ve bulunduğu bölgeye değer katan işlerin o mimar için farklı kapıları açacağı gerçeği üzerinde uzun uzun düşünülmelidir.Hem genel anlamda mimariye renk ve değer katan yapıların artması hem de konut geliştiricilerini bu yönde tetikleyici etkilere sahip olması bakımından mimarlık mesleğini icra edenlerin biraz da bu açılardan düşünmesi gerektiğine inanıyorum.