Artık ne hikmetse 21 Aralık daha gelmeden Türkiye’nin 81 ilinde de yıkımlar ve enkaz çalışmaları son sürat devam ederek kentlerimizin kıyameti başladı bile..Yok inandığım filan çünkü ortalama bir inanç sahibi insan olarak kıyameti Yaratıcıdan başka kimsenin bilemeyeceğini gayet iyi biliyorum.Bu yalnızca bir benzetmeydi 🙂
Kentlerimizdeki bu vazgeçilmez dönüşümün neticesinde sonuçlar şimdilik ne durumda bilemiyorum ama tamamlanınca neler olacak çok büyük bir merak konusu.Mimarlar , kent plancıları ve peyzaj mimarlarına büyük işler düşmekte.Dolayısı ile yalnızca elindeki bütçeye göre hareket etmek büyük ve geri dönülmez bir yanlış olur.Mimarlık’ta zaten bu değil midir?Yani kullanıcıların istekleri ve esas yapmak istenilenlerini birleştirerek mükemmeli aramak.Yalnızca kullanıcının istediklerini yerine getirmek veya yanlızca teknik analizlerle bir yere varmak imkansız.Her ikisinden de işine yarar kısımları alıp diğer kısımları çöpe atmak en mantıklısı.Yani gelmek istediğim nokta tam olarakta bu.Bir iş yaparken , hele de büyük toplulukları ilgilendiren durumlar için konuşacak olursak onların fikrini almak büyük önem arzeder.
”Eskiden çoğu tv dizilerinden hatırlamazmıyız? Artık etrafı yüksek apartmanlar ve gökdelenlerle dolan bir gecekondu sahibini ikna etmek için uğraşan işadamları , müteahhitler.. Ör ; Kemal Sunal ‘ın bir filminde de böyleydi.”
Yani koskoca Taksim Meydanı milyonlarca insan için bir odak ve buluşma noktası.Ben de dahil bir çok insan için unutulmayacak anıların yaşandığı yer.Orası ile ilgili yapılacak somut değişikliklerin tamamı için kesinlikle Belediye kendi başına karar vermemeli..Camii yapılmalı mı? Yapılmamalı mı? , Kayak pisti mi yapılmalı ? Helikopter pisti mi? Park veya yeşil alanlar artırılmalı mı? Bu konuda yetkili karar mercii Belediye Başkanı koltuğu olmamalı(en azından tek başına)..
Halk aktif olarak duruma dahil edilmeli.Yani en azından hayati noktalarda. ”Kesme eşeğin kuyruğunu, kimi kısa der kimi uzun..” Böyle de bir laf ta var hatırlarsınız , ama bahsetmek istediğim nokta tam olarak bu da değil.Önemli kritik noktalarda (örneğin tarihi bir pastahanenin yıkımı veya modern restütüsyonu gibi) , halk talepleri göz önüne alınmalı ve bu noktada uygulanacak her şey halkın da desteğini alarak devam etmeli diye düşünüyorum.
Sizce haksız mıyım? Sizin düşünceleriniz neler benimle paylaşın..