Ne kadar küçük bir mekanda yapılanırsa o denli başarılı ve çözümleri ne kadar az maliyetli ve çok işlevli olursa o kadar iyi sayılıyor minimalist mimaride yapılar..Bizde ise ne kadar büyük, ne kadar lüks ne kadar pahalı ise o yapı/mekan o kadar kaliteli ve iş görebilir şeklinde değerlendiriliyor sürekli.
Konut geliştiricilerinin aşıladığı ” bu lüks düşkünü toplumlar ” kavramı aslında son 10 yıla ait.Çok daha önceleri yalnızca zenginlerin lüks evlerde yaşadığı bir toplumda yaşamıyor muyuz?.Lüks yapılar denilince esasında sadece konutlar da algılanmamalı..Çarşıların yerini alan AVM’ ler sosyalleşmeyi ve çocukların sağlıklı büyümesini engelleyen büyük konutlar , yüksek katlı binalar ve sitelerin bahçesine hapseden yeni nesil diye anlatılan toplu konutlar , kentsel dönüşüm çerçevesinde katledilen bölgesel mimarinin yerel güzellikleri!.
Bu iç karartıcı tabloların tahminimizce bir 10 yıl daha devam edeceği öngörülüyor..Sağlıksız yapılaşma , hızlı kentleşmeye bağlı çarpık yerleşim birimleri ve bastırılmaya çalışılan ”farklılık!” duyguları artık mimarların harekete geçip insanlığa ve toplumun gelişmesine katkıda bulunmaları konusunda özellikle mimarlar odası tarafından müthiş teşvik edici hareketler olsa da henüz yeterli düzeyde organize oldunduğundan bahsedilemez..
Şimdi bu kadar siyasi olguyu da bünyesinde barındıran belki kimilerine göre sıkıcı ama kaçınılmaz gerçekleri anlatan bu iç karartıcı sayılabilecek tablolardan sonra aşağıdaki ilginç mimari / iç mimari çözümleri ( minimalist çözümleri ) sunmanın vakti geldi de geçiyor 🙂
